Mustafa Kemal Atatürk, "Fakirliği fazilet bilmek felsefesi yüzünden bu millete, bu memlekete çok büyük kötülük edilmiştir..." demişti...
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kızı Merve Safa ‘İnsanlar aç söylemini reddediyorum. Kimini varlıkla sınar Rabbimiz kimini darlıkla” dedi...
***
Siyasetçi ve eski Başbakan Refik Saydam şöyle demişti:
"Her işimiz A'dan Z'ye bozuktur."
21 Ocak 2025'te 76 kişinin hayatını kaybettiği Bolu Otel yangını da bu sözlere müthiş bir örnek!
***
Her şeyi şansa bırakarak, her fırsatçılığa, her kolay yoldan para kazanma girişimine, her sorumsuzluğa, her önlemsizliğe, her açgözlülüğe, her insan hatasına, her can güvenliğine aykırı, uymayan girişime, adam sendeciliğe prim vererek, " hayat koskocaman kader, kısmet, nasip, alın yazısı, yazgı silsilesidir" diyerek, göz yumarak, yolumuza devam ettiğimiz müddetçe daha çok canımız yanar...Yangın merdivenleri yatak çarşaflarından oluşan bir otele çalışma ruhsatı ve "yangın önlemleri tamdır, yangın güvenlik tedbirleri kusursuzdur" raporu verenler Çin'de olsa en kısa zamanda idam edilirdi...
***
Türk sinemasındaki film bütçelerinde aslan payı daima erkek ve kadın baş oyuncuya ödenirdi...Yardımcı oyunculara ve figüranlara ise daima açlık, sefalet ücreti layık bulunurdu...Onlar evlerini kışın en soğuk günlerinde ısıtamaz, kiralarını ödeyemez ya da büyük çoğunluğu kar yağarken bile parklarda barınmaya mahkum olurdu...
Ferdi Tayfur'un mirasçılarına bıraktığı servetle ilgili haberlere bakılırsa 80 apartman dairesi, 7 villa, Marmaris'te yarımada ve yaklaşık 85 milyon dolarlık bir taşınmaz koleksiyonu geride kaldı...
Ahu Tuğba şöyle demişti: "Bir filmden aldığı ücretle bir tekne bir de apartman dairesi almıştım.16 yaşımda bir tekne ve spor mercedesi filmden aldığım ücretle satın almıştım...O dönemde bir film parasıyla iki ev alabiliyordum...(Samimiysen konuşalım; Dilek Kaykılar'ın kitabı)
1985 yılında yayınlanan "Yeşilçam Benden Sorulur" adlı kitabında "Kumarı ve fahişeleri çok seviyorum" demekten çekinmeyen film yıldızı Öztürk Serengil, tam dört kez evlendi. İlk karısı Mevhibe Hanım'la evliyken üniversiteli bir kıza aşık oldu, ikinci evliliğini yaptı. Ancak eşinden ağzı koktuğu gerekçesiyle üç gün içinde boşandı. İlk çocuğu Seren'in annesi Nevin Hanım'la iki kez evlendi. Serengil, 1980'de ise Finlandiyalı Seija ile dünya evine girdi. Bu evlilikten de Cengiz (17) ve Timur (16) adlarında iki oğlu, Seray (7) adlı bir kızı oldu.
Öztürk Serengil, tam 283 filmde rol almıştı...
O dönemde filmlerde Serengil'e Mücap Ofluoğlu dublaj sesini veriyordu...İlk filminde bir ara "Yaşa" yerine "Yeşşeee" dedi ve bu slogan oldu. Sonra bunu "şepke" (şapka), "temem" (tamam) vb. gibi sözcükler eklendi...O dönemde kendi şirketini kurup film yapımcılığına başladı. Bu arada sinema artistlerine (Fatma Girik, Sadri Alışık vb) ilk kez plak yaptı. Ajda Pekkan'ın ilk plağı da (bir yanında Öztürk Serengil'in öteki yanında Ajda Pekkan'ın birer şarkısı olmak üzere) ilk kez o dönemde çıktı.Sinemada büyük bir hızla yükseldi...Her yükselişin bir de düşüşü olur...Peşinden ödenmeyen bonolar, iflaslar geldi ve Serengil sinemayı bıraktı. Daha sonra "şovmen" olarak sahneye çıktı. O dönemde birçok sinema yıldızının şarkıcı olarak sahneye çıkmasına da yardımcı oldu...
Yaşamının ilk döneminde en yakın arkadaşları Fikret Hakan ile Suphi Kaner'di. Hatta Kaner ile Serengil, Fikret Hakan'ın Kavukuçmaz'daki (şimdiki Akyol) evinde kalırlardı. İkinci dönemde de yakın arkadaşları oldu. Bu dönemdeki en yakınlarından biri Ekrem Bora'ydı.
Öztürk Serengil, hem sinemadaki, hem sahnedeki iki ayrı döneminde yüksek kazançlar elde etti. Bir ara tam 32 apartman dairesi vardı, ama her iki dönemde de kumar tutkusu nedeniyle tüm taşınmazlarını kaybetti...
***
Oyuncu Serenay Sarıkaya’nın ödül konuşması da bence üzerine düşünülmesi, araştırılması, kurcalanması gereken bir konu Serenay Sarıkaya, peş peşe ödül almaya çıkınca 'Yine ben, yine ben, yine ben!' diye bağırmıştı kürsüden.
"Niye sen, sen, sen, sen?" denmeli ona... Ne ayırt edici özelliğin var?
Öte yandan bazı "eşcinsel gay" oyuncuların eşcinsel ilişkilerine kamuflaj amaçlı " sahte,senaryo eseri heteroseksüel ilişkilerle" anılması da yurt dışında ve yurt içinde 100+ yıldır uygulanan çok eski bir tezgah çok eski numara...Uzak geçmişte Zeki Müren'in de kaç hanımı hamile bıraktığını haber yaparak ya da uydurarak ev sahibi olan magazincilerimiz vardı...
***
Dolar milyarderi sayısı:
ABD 735
Çin : 495
Hindistan: 169
Almanya: 126
Rusya: 105
Hong Kong: 66
Italya: 64
Kanada: 63
Tayvan: 52
İngiltere: 52
Brezilya : 51
Avustralya: 47
Fransa: 43
İsviçre: 41
Japonya : 40
Türkiye: 27
(Forbes)
En çok dolar milyonerinin olduğu şehirler:
New York City: 349,500
San Francisco: 305,700
Tokyo: 298,300
Singapore: 244,800
London: 227,000
Los Angeles: 212,100
Paris : 165,000
Sydney: 147,000
Hong Kong: 143,400
(Kaynak: Henley and Partners)
***
Yemek kültürünün arkeologları ve lezzet kaşifleri
Hasan Cemal’in (1944) “Cumhuriyet Gazetesi’ndeki İç Savaş’ın Perde Arkası: Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” adlı kitabındaki yer verdiği "Sonbahar 1982" tarihli bir
Yine aynı kitaba göre gazetenin başyazarı Nadir Nadi (1908-1991) işçi, memur ve emekli kökenli okurlardan gelen tepkiler üzerine, Atilla Dorsay’ın seçkin lokantaları dolaşarak, onların en lezzetli yemeklerini tadarak oluşturduğu yeme-içme (gurme) köşesine son vermişti; üstelik Hasan Cemal’in Atilla Dorsay’dan yana tavır koymasına rağmen...
Ben de faturalarını ödeyemeyecek bile olsam Türkçeyi ustalıkla kullanan, kelime hazinesi zengin "Atilla Dorsay'ın gezdiği dolaştığı yemek yediği lüks lokantaların faturalarını ödeyemeyecek bile olsam" tattığı yemeklerle ilgili yazılarını ilgiyle, beğeniyle okurdum...
Pek çok hayranının gıpta ettiği, yerinde olmak istediği, çok renkli bulduğu bir hayata sahip olduğunu düşündüğü, yemek kültürünün Indiana Jones'u ve Evliya Çelebi'si, seyyah, gezgin, uzak mesafeleri kat etmesiyle, üşenmemesiyle ünlü Anthony Bourdain en leziz yemekleri de en berbat yemekleri de tadarak, bunları derecelendirmesiyle büyük üne kavuşmuştu...
Hayatından pek de memnun olmadığı ya da ağır bir depresyon hastası olduğuysa intihar etmesiyle birlikte ortaya çıkmıştı...Bourdain Ottavia Busia ile 2007'de evlenmişti ve kendini öldürdüğünde kızı Ariane Busia-Bourdain 11 yaşındaydı...
61 yaşındayken Fransa'da bir otel odasında intihar eden, hayatı, "Bourdain: The Definitive Oral Biography" (yazarı: Laurie Woolever), adlı kitaba konu olan, “Kitchen Confidential-Mutfak Sırları" kitabıyla üne kavuşan, kendisinden 19 yaş küçük film yıldızı Asia Argento'yla da bir aşk yaşayan aşçı, gurme, damak zevki ustası kitap yazarı Anthony Bourdain (1956-2018) biyografik bir filmle anılacak...
Film yıldızı, Asia Argento (1975), 2016 yılında "Parts Unknown"ın Roma bölümünün yapımı sırasında Anthony Bourdain ile çalıştı ve onunla romantik bir ilişki yaşadı.
2016'da ABD Başkanı Barack Obama ile Vietnam'da yediği yemekle çok konuşulan Bourdain, İstanbul'da dürüm ve ıslak hamburger Mardin'de ise kaburga dolması lezzetlerini tatmış ve tanıtmıştı...
'Lezzet ustası' olarak tanınan ünlü şef yemeğe olan düşkünlüğü genç yaşta ailesi ile Fransa'da yaptığı bir gezi ile başladı. Baba tarafı kökenleri Katolik, anne tarafı Yahudi olan bir ailede büyüdü.
Dini inancının olmadığına karar verdi. Kökenleri Avrupa'ya, Fransa kıyılarına dayanıyordu, dolayısıyla hayatı boyunca hep Avrupa'da keşif yapmak istedi. Yemeğe olan aşkını ilk kez küçükken Fransa'da geçirdikleri bir aile tatilinde, istiridye yediğinde keşfetti...
1970'lerde kolejde okuduğu dönemde restaurantlarda çalışmaya başladı. Culinary Institute of America'dan mezun oldu ve New York'da son derece prestijli restaurantları yönetti. 2000'li yılların başında, Times'da en çok satanlar listesine girecek olan, ilk yemek kitabını yazdı:
"Kitchen Confidential Updated Edition: Adventures in the Culinary Underbelly (P.S.)"
Kitap, New Yorker'da "Bu Kitabı Okumadan Yemek Yemeyin" sloganıyla tanıtıldı.
Food Network'den gelen teklifi değerlendirip televizyon programı yapmaya başladı. Hem gezi, hem yemek konulu şovunu Travel Channel'a taşıdı.
2011'de The Layover isimli yeni bir seriye başladı. Her bölümde yeni bir şehri keşfettiği programda, her şehirde 1 ya da 2 gün konaklayarak 10 bölüm programı sürdürdü.
Adı 'Gastronomi dünyasının kötü çocuğu'na çıktı
2012'de CNN'e transfer olarak , Anthony Bourdain: Parts Unknown'u yayınladı. Şov bünyesinde Amerika'dan çok Avrupa'nın kıyı şehirlerinin mutfak kültürlerine odaklandı. Kullandığı 'agresif' dilden ve 'cinsel' içerikli göndermelerinden dolayı adı "Gastronomi dünyasının kötü çocuğu"na çıktı.
Hayatında yediği en kötü yemekleri; nugget, yıkanmamış yaban domuzu rektumu ve fermente edilmiş köpek balığı olarak açıkladı. Amerikalıların haddinden fazla et yediğini iddia etti.
No Reservations'ın İstanbul bölümünde kebapları, işkembeyi ve ıslak hamburgerden söz etti... Dünyaca ünlü gurme Mardin'de en beğendiği yemek olan kaburga dolmasının bir fotoğrafını Instagram hesabından paylaşmıştı.
Anthony Bourdain'ın unutulmaz sözleri
"Bedeniniz tapınak değil, lunaparktır. Keyfini çıkarın.
Eğer yirmili yaşlardaysanız ve görüp öğrenmeye kendinizi aç hissediyorsanız, evinizden olabildiğince uzaklara seyahat etmeye çalışın. Lüksle alakası yok, isterseniz yerde yatın ama uzaklara gidin...
Bir insana, kahvaltı hazırlamaktan daha güzel ne yapabilirsin ki?
Bir insanla ne zaman yemeğini paylaşırsın, o zaman onun hakkında gerçekten bir şeyler öğrenebilirsin.
Şans, asla bir iş modeli değildir.
Bir vicdanının olması, yapabileceğin en iyi kariyerlerden biridir.
Zihninizi açın. Oturduğunuz sandalyeden kalkın. Dışarı çıkın, yürüyün, gezin. Bunu yapmalısınız."
"Geride Kalanlar"ın (The Holdovers) yıldızı Dominic Sessa, Tony adı verilen filmde, ünlü şef ve seyahat belgeselcisini canlandırmak üzere görüşmelere başladı...
Filmin yönetmenliği için "BlackBerry" ve "Operation Avalanche"la tanınan Matt Johnson'la görüşülüyor...
Bourdain, 8 sezon boyunca ekranlara gelen "No Reservations" ve sunuculuğunu üstlendiği "Bilinmeyen Parçalar"la (Parts Unknown) seyahat ve dünya yemeklerinin yüzü olmuştu...Bourdain 2018'de, 61 yaşındayken yaşamına son vermişti.
"Bourdain: The Definitive Oral Biography"
Anthony Bourdain'in hayatına onu en iyi tanıyan kişilerden benzersiz bir perde arkası bakışı...
Anthony Bourdain Haziran 2018'de öldüğünde, dünyanın dört bir yanındaki hayranları, hayatını neredeyse her yere seyahat etmeye (ve neredeyse her şeyi yemeye) adamış, başkalarının hayatlarına ve hikayelerine ışık tutan eşsiz bir adamın hayatını kutlamak için bir araya geldi. Etkisi çok büyüktü ve mirası ölümünden bu yana daha da büyüdü.
Şimdi, ilk kez, Bourdain'in hayatına en yakın arkadaşlarının ve meslektaşlarının hikayeleri ve anıları aracılığıyla bir göz atma fırsatı bulduk. Bourdain'in uzun süreli asistanı ve sırdaşı Laurie Woolever, Tony'nin yörüngesini paylaşan yaklaşık yüz kişiyle röportaj yaptı; mutfak ekibinin üyelerinden yazar, yayıncı ve televizyon ortaklarına, kızına ve en yakın arkadaşlarına kadar, Tony'nin hayatı ve çalışmaları hakkında dikkate değer derecede dolu, canlı ve ayrıntılı bir vizyon oluşturmak için.
Çocukluğundan ve gençlik yıllarından, New York'taki ilk yıllarına, oyun değiştiren anı kitabı Kitchen Confidential'ın doğuşuna, yazar ve televizyon kişiliği olarak ortaya çıkışına ve Eric Ripert, José Andrés, Nigella Lawson ve W. Kamau Bell gibi arkadaşlarının ve meslektaşlarının yanı sıra kardeşi ve merhum annesi gibi aile üyelerinin sözleriyle, Tony'nin birçok yönünü görüyoruz: motivasyonları, kararsızlığı, kırılganlığı, kör noktaları ve zekası.
Kapsamı bakımından benzersiz ve yürütülmesinde son derece samimi olan, Tony'nin hayatından bir hazine sandığı dolusu fotoğrafla Bourdain: The Definitive Oral Biography, dünyasını paylaşan insanların sözleriyle olağanüstü bir adamın hayatına dair bir tanıklıktır.
***
Film tavsiyesi: Seberg
Dünyadaki düzenin eşitlikçi ve adaletli olması için kendini feda eden dünya güzeli bir kadının gerçek öyküsü...Kristen Stewart erkeklerin dünyasında öğütülen, çeşitli haksızlıklara uğrayan kadın rollerinde çok başarılı...Daha önce de Diana Spencer rolünde Oscar ödüllük oyunculuk sergilemişti...
Saint Joan: Jan Darc
1938 doğumlu oyuncu Jean Seberg bu filmin setinde (Shepperton Studios, Shepperton, Surrey, England) gerçekten ateşe atıldı ve epeyce yandı...Ölümden çok ciddi yanıklarla kurtuldu...Kazaydı ancak vücudunda yanık izlerini hep taşıdı...Otto Preminger çok sert, katı, acımasız, diktatörvari bir yönetmendi...Seberg onunla çalıştı ve ondan nefret etti...Seberg'in WASP olmayan herkese ırkçı terör uygulayan ABD'nde düzeni değiştirme çabası Federal Bureau of Investigation Şefi Amerikan Hitler'i Hoover'ın Seberg'e savaş açmasına ve kadının 40 yaşında intihar mı cinayet mi olduğu belirsiz ölümüne yol açtı...Hoover Chaplin, Marilyn Monroe, Trumbo gibi sanatçıların da hayatını mahvetmişti...
Saint Joan: Jan Darc
Fransa Kralı VII. Charles, 1456 yılında, on yedi yaşındaki bir köylü kızı olan Jeanne d'Arc ile tanıştığını, ona Fransız ordusunun komutasını verdiğini ve en sonunda da onu sapkın-kafir olarak yakarak öldürdüğünü anlatır.